O dönem AKİT, Yeni Şafak ve Sabah gazetesi, Bayrakçının darbeye(!) direnmek için aracıyla tankların önüne geçtiğini, bilinçli olarak tanklar tarafından aracının 2 kez üst üste ezildiğini ve aracın içinde sıkışarak can verdiğini yazmışlar. Dava mahkeme tarafından görüldükten ve dosya kapsamındaki bilgiler incelendikten sonra ise olayın, doğrudan bir kasıt olmayan trafik kazası olduğu anlaşıldı.

Dosyanın detayına geçmeden önce çok önemli bir konuya vurgu yapılması gerekiyor. Askerin vatandaşı kasten öldürdüğünden bahsetmek için 2 tane şartın yerine gelmesi gerekiyor. İlki sonucu ölüm olacak eylemi bilerek ve isteyerek gerçekleştirmeli. Bu eylem kanunun verdiği yetkiler dışında kanunsuz bir eylem olmalı. İkisi bir arada olmazsa kasten öldürmeden bahsedilemez. Örneğin bölücü terör mevzilerine bomba yağdıran pilot sonucun ölüm olacağını bilerek eylemi gerçekleştirir ama kanunun verdiği yetkiyi kullandığı için kasten öldürme suçu işlemez. Ya da öldürme sonucunu istemediği halde eylemi ölüme neden olmuşsa kasıt yok denir ve taksir olarak kabul edilir. Trafik kazaları buna örnektir. Şimdi bu bakış açısıyla tespit ettiğimiz olayın detaylarına geçelim;

Olaya sebep olan tanklar ülke genelinde yaygın terör eylemleri yaşandığı ve Fatih Sultan Mehmet köprüsünde terör eylemlerine karşı polis gücüne destek olunacağı konusunda emir almışlar. Tanklar kontrol noktasına ilerlerken trafik tıkanıyor, trafiğin tıkanması tank komutanında bir olay olduğu fikrini pekiştiriyor. Tank sürücülerine kısmen boş olan karşı şeride geçilmesi ve olay yerine intikal emri veriliyor. Yavaşça ilerleniyor, tankın dörtlüleri açılıyor ve ana farlar açık vaziyette. Yani kazaya sebebiyet verebilecek önlemler alınmış durumda

Tank şoförü Seyit Ahmet Gündüz ; “Tam bu sırada uzak mesafeden aşırı süratli bir aracın üzerimize doğru geldiğini fark ettim. Araç uzak 50 mesafeden saniyeler içinde yaklaştı. Tankın bu sırada dörtlü sinyalleri açıktı. Ana farlar açıktı. Selektör yaptım, ani fren yapıp refleksle durdum. Tankı levye yaparak bariyere yapıştırdım. Olduğu yerde kaydırdım sağa. Yani aracın açısını çarpmayı engellemeye çalışıyorum. Panikledim, araç üzerime doğru geldiği için kafamı içeri soktum. Sol periskoptan aracın tankın solundan hızlı bir şekilde gittiğini aracın tavanını görerek anladım. Çarptığını kör noktam olduğu için göremedim. Hissedemedim” şeklinde olayı anlatıyor.

Aşağıdaki videoda da görüldüğü gibi tanklar durmuş, selektör yapmış ancak karşıdan gelen araç tankın sol paletine çarpmış. Tank komutanı Mustafa Ceyhan; “aracın ön kısmında hasar vardı, hava yastığı açılmıştı, bir süre sonra aracın çevresinde insanlar belirdi, nişancımın kaşı yarıldı, orada ona pansuman vs. yapıldı, sonra baktım ki aracın etrafında insanlar vardı, ben de insanların yardım edeceklerini düşünerek devam ettim” ifadelerini kullanıyor.

Aşağıdaki görselde yer aldığı gibi, kararı veren mahkeme Şükrü Bayrakçı’nın ölümünün doğrudan kasıt unsuru taşımadığını ve ilk amacın karşı şeride geçerek tankların intikalini hızlandırmak olduğunu ifade etmiştir.

Görüldüğü gibi mevcut olayda askerin Şükrü Bayrakçı’yı öldürmeye dair bir iradesi yoktur ve olay trafik kazasıdır. Ayrıca öncesiyle, sonrasıyla askerin şehir merkezindeki bir terör olayına müdahale ettiğini düşündüğü çok nettir. Çünkü kendilerine darbe kelimesi içeren tek emir verilmemiştir. Zaten bir köprüde araçların kontrolü, bomba araması yapılmasının bir darbeye hiçbir katkısı yoktur ve görüntü bir terör alarmına karşı güvenlik alan askerin görüntüsüdür. Ancak bir takım provokatif tiplerin sivillerin arasına karışıp askere saldırması asıl sorgulanması gereken konudur.