GENEL BİLGİ ve rejimin iddiası
Samet Cantürk 15 Temmuz 2016 gecesi, Akıncı Lojman Nizamiye önünde toplanan kalabalık içinde bulunmaktaydı. Lojman nizamiyede nöbet tutan askerler ve askeri bölgeye girmeye çalışan sivil vatandaşlar arasında bir kısım olaylar yaşandı. Olay yerinde polis gücü bulunmuyordu ve halk ile askeri karşı karşıya getirmeye çalışan provokatörlerin varlığı tanıklarca dile getirildi. Lojmanlarda birçok kadının, çocuğun güvenliğinin sağlanması askerin temel düşüncesiydi. Bir kısım provokatörler tarafından ‘’Bunların karıları bize helal’’ şeklinde azgınca söylemlerin bulunması ve askeri bölgeye girme çabaları karşısında, nöbet tutan askerler sözlü uyarılar ve havaya ateş açma gibi tedbirlere başvurdular. Ancak savcılık olayı farklı ele aldı ve sivil vatandaşların üzerlerine ateş açarak ölümüne sebebiyet vermekten askeri sorumlu tuttu. Savcı mütalaasında; nizamiyedeki askerler tarafından içinde maktulün de bulunduğu 8 kişinin öldürüldüğünü ve 87 kişinin uzun namlulu silahlar ve tabanca ile kısa mesafeden ateş edilerek taranarak yaralandığını iddia etti. Savcının iddiasına göre sivil vatandaşların üzerine yakın mesafeden atış yapılmıştı ve piyade tüfekleri seri atış konumuna getirilerek halk taranmıştı. (Ankara 4 ACM 2017/43 Esas sayılı-Akıncı-dava dosyasına Cumhuriyet Savcısının 21/01/2019 tarihinde verdiği mütalaa) İzleyen bölümde bu iddianın gerçeği yansıtmadığına dair deliller ortaya konacaktır.
GERÇEK ÖLÜM SEBEBİ
Somut ve bilimsel kanıtlara göre 8 kişinin, uzun namlulu silahlar ve tabanca ile çok yakın mesafeden, taranarak öldürülmüş olma ihtimali bulunmamaktadır. Bilindiği gibi çok yakın mesafenin karşılığı, yaklaşık olarak 2-3 metredir. Taramanın karşılığı ise; tam otomatik tüfeği seri atış pozisyonuna alarak, bir sürü mermiyi, hedefe boşaltmaktır. O gece Akıncı nizamiyesinde yaşanan sahnenin gerçek görüntüsü aşağıdaki resmin üst bölümünde yer almaktadır.
Savcının bu iddiası neden doğru olamaz? Çünkü askerler, sadece 3-5 metre önlerinde ve yüz yüze konuştukları halkı, savcının tabiriyle; “çok yakın mesafeden taramış’’ olsalardı, biz bugün maktullerin bedeninde, önde, arkada, yanda vs… olağan dağılımlı isabetleri, aşağıdaki resmin orta bölümünde olduğu gibi mutlak surette görmeliydik. Ayrıca en az bir maktulde en az bir atışın ön bölgede olması gerekirdi. Maktul Samet Cantürk de dahil olmak üzere net olarak ön tarafından aldığı isabet sonucu hayatını kaybeden tek kişi dahi yoktur. Otopsi sonuçlarına göre hazırlanan diyagrama baktığımızda ise maktul Samet Cantürk’ün kafa arkasından tek kurşunla vurulduğunu aşağıdaki resmin son bölümünde görmekteyiz. Peki bir kişi, yüz yüze baktığı başka bir kişiyi, önünden ateş edip, arkasından vurabilir mi? Elbette böyle bir ihtimalin varlığını bilim, akıl reddedecektir.
Savcılığın iddiasını irdelemeye devam edelim. Kalabalık üzerine atış yapılırken, öndekilere temas ettirmeden, en arkadakileri vurmak mümkün mü? Yüzlerce insandan oluşan yoğun bir kalabalığa, atıcının baş/göğüs hizasından atılan bir merminin, grup içinden hiç kimseye temas etmeden, 100 metre ileriye gidebilmesi mümkün değildir. Çünkü bir mermi, binlerce insanın oluşturduğu, bir kalabalıktan geçemez. (+/-) 0-10 m.de bir yere temas eder ve orada saplanır kalır. Aşağıdaki 1 numaralı resimde örnek 1 ölüm üzerinden konu açıklanmaya çalışılmıştır. 2 numaralı resimde ise daha önce bahsedildiği gibi kalabalığın üstünden atıp arkadan vurmanın nasıl mümkün olamayacağı net olarak görünmektedir. İddia olunduğu gibi yakın mesafeden ve taramak suretiyle atış yapılsaydı maktulün bedeninin ön yüzünde çoklu mermi girişi görüyor olmalıydık. Bu gerçek başka bir açıdan aşağıdaki 3 numaralı resimde görünmektedir.
Olayların gece yaşandığını dikkate aldığımızda, gece görüş cihazı olmadan, karanlıkta hedef vurabilir mi? 15 Temmuz Gecesi, Akıncı Lojman Nizamiye’de görevli askerler, o karanlıkta, termal – gece görüşü olmayan bir piyade tüfekleriyle,100-200 m. uzakta durmakta olan şahısları, kafa ortasından vurmuş olamazlar. Aşağıdaki ilk görüntüde karanlığın gerçek -ama flaşlı- görüntüsünü görmekteyiz. Yani kameraların görüntü alırken patlattığı flaşlar mevcutken. Tabi ki askerlerin görüş açısında bu flaşların patlamadığını ve askerin karanlıktan başka bir şey görmediğini ifade etmek gerekir. Görüntüde sol okun ucunda nizamiyede görevli askerler mevcut. (Tabi eğer görebiliyorsanız). En yakın gördüğünüz sivil şahsın mesafesi: (+/-) 2-3 m. en uzak gördüğünüz sivil şahsın mesafesi: (+/-) 10-15 m. Üstelik flaşlı çekim ! Ankara 4 Ana Jet Üssü (Akıncı) nizamiyesi (+/-) 25-30 m. ileride. Nizamiyede ki askerleri flaşlı çekimde dahi göremiyoruz. Eğer biz onları göremiyorsak onlarda bizi göremiyor demektir. Yine aşağıdaki ikinci görüntüde vefat eden bir vatandaşımızın flaşlı görüntüsü ile askerin flaşsız görüş açısını kıyaslamalı olarak görüyoruz. Nizamiyedeki askerler için görüntü zifiri karanlıktan ibaret ve bu ortamda gece görüş aygıtı olmadan maktullerin tek kurşunla vurulması mümkün değildir.
Ayrıca maktullerin bedeninden çıkarılan mermi çekirdekleriyle askerlerin silahlarının balistik incelemesi yapılması ve raporların dosyaya kazandırılması talepleri dikkate alınmamıştır. Sanıklar aleyhine “şu mermi çekirdeğinin şu askerin zimmetine kayıtlı şu silahtan atıldığı” gibi bir delil mahkeme dosyasına konmadan karar verilmiştir. Akıncı Nizamiyesinde vefat eden maktullere ilişkin tüm bu balistik incelemeler yapılmış ancak lehte deliller sanıklara tebliğ edilmemiş gözükmektedir. Muhtemelen bu balistik raporlarda bulgularla silahların uyuşmadıkları görüldü ve sonuçların ağırlığından dolayı sadece susuluyor. Belki de lehte deliller gizleniyor.
Peki o gece ne yaşandı? Muhtemelen bir kaos planını tezgahlayanlar bazı provokatörleri (tanık ifadesine göre içlerinde MİT personeli Ecevit Akbaba’nın da bulunduğu şahıslar) kullanarak askeri ve vatandaşı bir şekilde aynı ortamda toplamak suretiyle karşı karşıya getirdiler ve provoke ettiler. Kanuni olarak müdahale yetkisi kollukta olmasına rağmen, polis gücünü kullanmadan kan akmasını beklediler. Çünkü orada polis olsaydı asla sonuç böyle olmazdı. Baktılar ki asker vatandaşa ateş etmiyor, saat 03.00 gibi önce tüm elektrikler kesildi ve hemen ardından karanlıktan ve kargaşadan istifade ile ve aldıkları emirle vatandaşı katlederek askerin üzerine yıkmak istediler. Kimliği belirsiz kişiler, vatandaşa ateş etmek için askerlerin uyarı atışı yapmasını beklediler. Aksi halde kendi silah sesleri duyulacaktı ve yerleri belli olacaktı. Askerin uyarı atışıyla eş zamanlı olarak, aynı anda onlarda atış yaptılar. Aslında bu bir infazdır ve muhtemel iki şekilde uygulanmıştır. Kimisi ortalama 100-200 m. Mesafeden gece görüş sistemli keskin nişancılar tarafından vuruldular. Kimisi de arkalarından sessizce yaklaşan kişilerce, bitişik atışla vuruldular. Başka bir ihtimal yoktur. Çünkü dava dosyasında ki görüntülerde, askerin uyarı atışlarının hemen ardından keskin nişancıların atış sesi çok net olarak duyulmaktadır. Bu sesler Mahkeme heyetine defaten dinletilmiş olmasına rağmen, uzman kişilerce araştırılması talepleri hiç dikkate alınmamıştır.
Aşağıdaki videoda nizamiyedeki askerlere komuta eden Albay Ali Eraslan’ın iyi niyetini, insaniyetini ve nezaketini görebilirsiniz. Bu askerlerin halka ateş açtığına inanmamızı beklemeyin (!)