GENEL BİLGİ ve rejimin iddiası
Mahmut Eşit’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine sokağa çıktığı ve 15 Temmuz olayları sırasında Sultangazi ilçesinde motosiklet arkasında elinde Türk bayrağı taşıdığı anlarda sözde terörist şahıs tarafından motosikletten düşürüldüğü iddia edilmektedir. İddiaya göre taş atan şahıs sivil bir vatandaş ve sözde darbe karşıtı protestolardan rahatsız olarak bu eylemi gerçekleştiren bir darbeci (!) Ancak bugüne kadar yapılan soruşturma ve yargılamalarda bu sivil şahısın sözde darbe girişimiyle ilgisi veya Gülen Cemaatiyle bağı gibi konularda hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
GERÇEK ÖLÜM SEBEBİ
Öncelikle olayın gerçekleşme tarihi 17 Temmuz 2016 akşamıdır. Olay gerçekleştiğinde 15 Temmuz ile ilgisi olduğu iddia edilen tüm şüpheliler gözaltına alınmış, olaylar kontrol altına alınmış ve ülke adeta işkence haneye dönmüştür. Böyle bir ortamda bir sivilin, hele Gülen Cemaati gönüllüsü bir sivilin sözde darbe yanlısı eylemlerde bulunmuş olması akıllardan uzak bir ihtimaldir. Aşağıda yer alan ve Anadolu Ajansı(AA) tarafından servis edilen kamera görüntüsünde olayın gerçekleştiği tarih ve saat net olarak görünmektedir.
Olayla ilgili şüpheli yakalanmış, önce tutuklanmış, sonra (06 Mart 2018) tutukluluğu kaldırılmıştır. Bu kişinin yargılanmasına 20 Eylül 2018’de başlanmış, kamera görüntüsü mevcut ve sanık mahkemede önce taş attım, daha sonra pet şişe attım şeklinde ifade vermiştir. Sanığın terör örgütleri bağlantısı araştırılmış ve herhangi bir terör örgütüyle bağı tespit edilememiştir. 19 Şubat 2020’de, ise Türk bayrağını aşağılama suçundan 2 yıl 9 ay ceza verilmiştir. Anlaşıldığı gibi olayın 15 Temmuz gecesi ile ilgisi yoktur. (İstanbul 27. Ağır Ceza Mah. 19.02.2020 tarih, 2018/76 Esas, 2020/69, sayılı Mahmut Eşit’e ait Gerekçeli Kararı)
Ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul Emniyetine yazdığı talimat yazısında maktulün ölümünün 15 Temmuz olaylarıyla ilgisi bulunmadığını belirtmiştir. Davayı gören İstanbul 27 inci ACM ise gerekçeli kararında asker sanıkları sorumlu tutmamıştır. Ancak, iller seviyesindeki ACM lerinden gelen 15 Temmuz kapsamındaki ölümleri birleştirmenin ötesinde görevi olmayan Genelkurmay Çatı Savcısı maktulün ismini iddianameye eklemiştir. Bununla birlikte maktulün adının 15 Temmuz gecesine ait Sağlık Bakanlığı Hastane kayıtlarında da yer almadığını belirtmek gerekmektedir.
Türk Yargı Sistemi üzerinde bağımsızlık ve tarafsızlığı etkileyecek baskıların bulunduğu genel kabul gören uluslararası raporlara yansımıştır. Bu baskılara rağmen İstanbul 27 inci Ağır Ceza Mahkemesinin sanıklar lehine beraat vermek zorunda kalması, 15 Temmuz ölümleri ve bunlara ilişkin delillerin bağımsız, tarafsız ve vicdani bir bakışla tekrar değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca aşağıda yer alan görsellerde, bazı ulusal yayın organlarının gerçeği araştırmadan maktulün ölümüyle ilgili insafsızca haberler yaptığı ve bu haberlerin bir iftiraya dönüştüğü çok açık bir şekilde görülmektedir.
SONUÇ: Mahkemenin beraat kararı açık bir şekilde maktulün ölümüyle sanıklar arasında bağın kurulamayacağını ortaya koymaktadır. Ancak her 15 Temmuz yıldönümünde 251 ölüme vurgu yapılarak, mahkemenin beraat ettirdiği kişilerin bile linç ediliyor olması anlaşılabilir değildir.
Yukarıda delillerini ortaya koyduğumuz dosyayı YouTube slayt videosu şeklinde takip edebilirsiniz.