GENEL BİLGİ ve rejimin iddiası
İsmail Kayık ticaretle uğraşıyordu. Eşinden boşanmıştı ve 1 çocuğu vardı. 15 Temmuz gecesi Balıkesir’deydi. Darbeci olduğu iddia edilen askerlerin eylemleri sonucunda vefat ettiği söylendi. Ancak sonuçlanan soruşturma ve yargılamalar maktulün ölümünün 15 Temmuz olaylarıyla ilgisinin olmadığını ortaya koydu.
GERÇEK ÖLÜM SEBEBİ
Aşağıda basında çıkan görselde maktulün askerlerin eylemleri neticesinde öldüğü ve darbe şehidi olduğu gibi bir yazı yer almaktadır. Bu yazı aslında sorumluluğun askere yüklenemeyeceğinin itirafı niteliğindedir. Çünkü ölümün; sebep sonuç ilişkisi bakımından ”darbe” niyetiyle hareket eden şahısların silahla ateş etme, bombalama, tankla ezme gibi eylemleri sonucunda olması beklenir. Oysa burada ölümün doğal nedenler kaynaklı ve kalp krizi olduğu yer almıştır ve otopsi raporu bunu desteklemiştir. Yetkili yerel savcılık tarafından askerler aleyhine açılmış bir dava da bulunmamaktadır.
Devam eden süreçte Genelkurmay Çatı Davası adıyla sözde darbeyi planladıkları ve uyguladıkları iddiasıyla Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu öne sürülen askerlerin yargılaması yapıldı. Savcı Serdar Coşkun hukuk faciası sayılabilecek sonradan eklediği isimleri iddianameye konu yapmış olsa bile Mahmut Eren’in ölümü hakkında sanıklara dava açmadı. Yani tüm taraflı bakış açısına rağmen Savcı Serdar Coşkun ölümleri toplam 250 olarak kabul etti ve maktulü listeye koymadı. Aşağıda künyesi yer alan iddianameden bu konu kontrol edilebilir.
Türk Yargı Sistemi üzerinde bağımsızlık ve tarafsızlığı etkileyecek baskıların bulunduğu genel kabul gören uluslararası raporlara yansımıştır. Bu baskılara rağmen çatı savcısının sözde konsey üyelerine dava açmaması, tüm 15 Temmuz ölümleri ve bunlara ilişkin delillerin bağımsız, tarafsız ve vicdani bir bakışla tekrar değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca 15 Temmuz’u izleyen dönemde bazı ulusal yayın organlarının gerçeği araştırmadan maktulün ölümüyle ilgili insafsızca haberler yaptığı ve bu haberlerin bir iftiraya dönüştüğü çok açık bir şekilde görülmektedir.
SONUÇ: Başsavcılığın kararı açık bir şekilde maktulün ölümüyle sanıklar arasında bağın kurulamayacağını ortaya koymaktadır. Ancak her 15 Temmuz yıldönümünde 251 ölüme vurgu yapılarak, yargının sorumsuz tuttuğu kişilerin bile linç ediliyor olması anlaşılabilir değildir.
Yukarıda delillerini ortaya koyduğumuz dosyayı YouTube slayt videosu şeklinde takip edebilirsiniz.